Sürekli bir yazmak hissi var içimde. durmadan kelimeler topluyorum, yağmur toplayan bulutlar gibi. yazmasam asabi olurmuşum, öyle dedi birileri. düşündüm ve hak verdim sonra. yazmasam içimde büyürdü herşey, ya da gözümde. yazarak aydınlığa falan çıktığım yok. aslında daha bir içime gömülüyorum. ve seviyorumda bu hali. bazen insanlar okadar anlatmaya değmez ki.. ve sende değmezsin bazen dinlemeye... öyle mal bir his işte. boktan, gereksiz, ama samimi...
odam boka sarmış durumda ama kahve fincanını oynatasım bile yok. herşey yerli yerinde kalmalı. hem zaten yerlerinden memnun olmasalar düşüverirlerdi yerlere... ben bi kupa bardak olsam ve sevmesem yerimi kendimi fırlatır atardım. o biçim gururlu olurdum yani. yada ayaklarına dolanırdım sahibimin, o kırsın sorumluluk onda kalsın diye. çakal ve gururlu bir kupa olurdum. ama sürahi olsaydım ya? sürahi olmayı kaldıramazdım. mütemadiyen masada bir yerde. arasıra dolup boşalan ve bardaklar gibi avuçlar arasında sarmalanmayan... bardakları kıskanırdım içten içe, hatta dışa. kıskanç bi sürahi olurdum, iyiki değilim. ne hüzünlü bir eşya ama... isminde bile hüzün var gibi ''sürahi'' uyduruyorda olabilirim. mümkün yani. ama üzülüyorum ben sürahi görünce. evin sevilmeyip ihtiyaç duyulan bir ferdi gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder