saat 3 buçuk. geceyi sabahla öpüştürmeyi sevmem, tadında bırakır gecede kalırım genellikle. gözüme ışık girmeden dalarım uykuya.
genellikle.
bir kaç gecedir uykularım yarım yamalak. günlerim gereksiz derecede depresif ve birazda manik.
gereksiz yani...
gittikçe ahırlaşan odamda gittikçe ağırlaşan yalnızlığımla pek bi mesudum. kimseyi görmesemde olurmuş gibi. bir de behzat che furyasına kapıldım. severim olmayacak zamanlarda olmadık şeyleri takmayı, takılı kalmayı. olmadık zamanların olur olmazı olmayı severim epey. birde böyle bir kelimeye takılıp olur olmaz kullanmayı...
bir haftadır kendimde sezdiğim şey, tehlikesiz manyaklığın dikalası. ( ya da dik alası) saatlerce kendimle konuşabiliyorum. sövüyorum arada kısık sesle. sonunda 2 kişilik sohbetler yapar oldum. söyleye söyleye kendimide inandırdım galiba arinnanın varlığına. tehlike çanları çın çın !
nekadar daha manyayabilirim yaşayıp göreceğiz. ama şimdi toz olup, buhar olup, duman olup ( asla siktir olup değil) gitmem gerek.
sapıtmanın eşiğindeyim dünya. kolla kendini! ve belki dönmeseydin böyle bilmemkaç kilometre hızla , savrulmasaydı beynim böyle olmayabilirdim. seninle fare dağ kavgası yapmayabilirdim. düşün ki ne haldeyim...
sana sevgilerimi sunuyorum dünyayı döndüren ellerin sahibi. manyamadım aslında, ölümüm kolay olsun diye ayak yapıyorum. aklın kalmasın yani.
hoşçakal en sevdiğim veda sözcüğüdür. hoşçakal oyuzden, hep hoş kal... öyle işte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder