30 Mart 2012 Cuma

yapabildiğim tek şey olduğu için yazıyorum, temiz kalmak için, sıfırlanmak, arınmak için. güzel bi sesim olsaydı, herhangi bi enstrümanı çok iyi çalabilseydim, yani blok flüt bile olur, ya da kendime takılmadan koşabilseydim yazmazdım belki.

28 Mart 2012 Çarşamba

Hüsnü Arkan'a

sesini bölmemek için sesimi yutabilirim.

26 Mart 2012 Pazartesi

mutluluk evrenim'e

sihir nedir biliyor musun? sihir babanın sesini duyunca bütün sorumluluklarını yeniden hatırlamak, bütün dert dediğin şeylerin manasız olduğunu fark etmektir.  benim mutluluk evrenim... gülümsetmek uğruna yalandan yazdığın şiirlerini severim.. böyle büyük bi gölgem varken ben bütün evrene karışır da yine yıldızlarıma dönerim. iyi ki aradın, iyi ki duydum sesinin huzurunu. şimdi bana biten hiç bi hikaye koymaz, en fazla değer geçer. hani hep şanssızım diyorum ya, gerçekten öyle. ben doğduğum gün bütün şanslarımı sende tükettirmiş Tanrı. şimdi her şeye gösterilcek bi çabam ve yanlış adım da atsam arkamda duracak bi babam var.

25 Mart 2012 Pazar

gelin topuzu gibiyim şuan. dışardan havalı, kabarık kabarık, kuş yuvası gibi. ama içeri bakınca bildiğin inşaat köpüğüyle platform döşenmiş, dolgu yapılmış, krapeyle saklanmış falan! 

24 Mart 2012 Cumartesi

biraz bahar, biraz biz, biraz ben-sen falan!

güzel şeyler yazmak hevesindeyim, kulağımda Sezen Aksu'nun gaza getiren tınısıyla. cemre düştüğü yerden memnun, biz de öyle. hava öyle sıcak ve insanlar öyle temkinli ki herkesin elinde gocuk diye tabir ettiğimiz o dev gibi montlar ve üzerlerinde bahara öykünmüş tshirtler. temkinli olmak güzel bişey bencede. ama insan  aklındaki bütün ihtimallerden sıyrılıp elleri cebinde gezmek istiyor. akşam kıçı donsa da güneşin tadını çıkartmak istiyor. aşkmış, dertmiş, borçmuş, bokmuş unutmak istiyor. dişleri birbirine çarparken gülmek istiyor. neyse işte güzel şeyler yazıcam bugün. duyguya bağlamıycam.  korkmayın lütfen. bugün kelebekler ölmek üzere saf saf kanat çırpıyor, biz saf saf yaşıyoruz. güzel şeyler bunlar. saflık güzel yani. bi de yeni bişey duydum, evrendeki herşey hepimizi etkiliyormuş. yani bi gün yanınızdan ağlayarak geçersem uyarın lütfen, bütün evrenin ağzına sıçıyosun, kes sesini diye. baktınız susmuyorum, sarılın ozaman. sarılmak sihir gibidir, öpünce geçerden daha gerçektir. tüm 5 dakika sonraki planlarınızı bi kenara bırakıp sarılın. okadar mı zor yani?
gitmeliyim. yeni zımbırtılıklar yazmak  için hayatın benim dışındaki kısımlarına karışmam lazım. sevgiler, saygılar olsun..

22 Mart 2012 Perşembe

ve yıkadığında makyajını içindeki çocukta terk ediyorsa seni, zavallısın demektir!

21 Mart 2012 Çarşamba

acıyan yerlerini görmelerindense maskene bile makyaj yapmayı bilmelisin. Tanrı'dan başka herkes kandırılmaya layık! sen bile!
ölmek en çok nevruzda koyar güneşe! iyiki doğdun kybele!

18 Mart 2012 Pazar

iki Urumeli türküsüne içimin tırtılları kelebek olur :))  

bahar-ederlezi-çağdaş dünya

     bugün kütahya baharla öpüştü. hıdırellez ateşlerinin hazırlığı başladı. gül ağacına bırakılacak dilekler tespit edildi. ben çağdaş dünyanın çağdışılıklarıyla ilgileniyorum. baharı Almanya, Rusya,Polanya hepberaber karşıladık. husumetleri çözdük. komünizm akımının ütopikliğine parmak bastık. haritayı bozduk, herkes evlerine dedik.  bi taraftanda Urumeli ezgileri dinledik. akordeonlar, tefler, ziller eşlik etti geçici barışa. kahrolsun faşizm dedik içimizden. sömrüge milletlere özgürlük dedik. Polonya Varşova bizim dedik.
     ve vardığım sonuca gelince bu güzel taze bahar gününde: karlar eriyip bahar yanağımızı okşarken, insanlar hep iyi, devletler hep kötüymüş. dost yok, düşman çok! gözlerinden öperim. baharı karşılarken olmayacak işler bunlar çağdaş(!) dünya.

14 Mart 2012 Çarşamba

dostluklarıma

avuçlarımda eriyen kar tanelerinden ırmaklar çağlasa mesela..
kenarında piknik yapsak, bi ağacın gölgesine uzansak. ateşin başında şarkılar söylesek, gülsek. adam gibi gülsek ama. ağzımızın yarısı bi yerlerde kalmasa.. kalbimizin yarısı terketmiş olmasa. şarkılar susmasa mesela. yazın ortasında her yer kımıl kımılken biz mamak'a sonbaharı getirsek.. ben yine böyle anlatsam hikayemi. hokkamda herkesten bi damla..
sabah ezanından korkuyorum diye kulaklarımı tıkayışınızı özledim. ağlaya ağlaya Tanrı'dan özür dileyişlerimi.. anlam veremesenizde avutmaya çalışmalarınızı özledim. sesiniz, esiniz, rüzgarınız vardı. ben öyle bildim, öyle sevdim hepinizi.
ve avuçlarımda biraz kir olabilir , siz gözlerime bakın. onları gökyüzünden ayırmadım.
kimseyi acıtmadım!

iklim

buraya yine kar yağıyor.
 baharı bekleyen kumruları vurdular!
benim içim hep bahar!
iklimim ılıman.
...
..
.
ve yine bahardı. geç kalmıştı sadece. ve ben yine en çok seni en az kendimi affedebildim. 


12 Mart 2012 Pazartesi

dile yalan değdi bu gece. artık iflah olmaz yıldızlar. olur olmaz sevişmeye başlarlar gökyüzünde. uçaklar ayırır yıldızları senden. gökyüzünün ahlak zabıtaları(!)  lacivert gökyüzünde yanıp sönen yalancı ışıklarla kalakalırsın.  ya da sende yazmak yalanına inanırsın..
uykudan yeni uyandı ve nursuz yüzüyle başladı klavyeyi tıkırdatmaya. tek bildiği yazmak olan yarı çocuk, yarı kadın tamamlanamamış bi bedenin arafta kalmış sahibesi.
 önce kelimeler yaratılmış olmalı bu evrende diye geçirdi içinden.öyle olmalı... sonra başı sonu belli olmayan şu duygularımız. zincirlerimizden başka kaybedeceğimiz diğer bütün şeyler.. en sonda zincirler..
söyleyip duyurmaya çalıştığım kaç cümlem var diye geçirdi içinden. hiç yok. öyleyse neden yazıyordu. kapanmış yarayı zorla kanatmaya çalışmak gibidir yazmak. dilsizmişsinde aslında çığlık atıyormuşsun gibi.. sizi sizden başka kimse duymaz. ama bi yerde temizlenmek gibidir yazmak. bırak pis kan aksın.  daha yaşayacağın onca şeye takatin kalsın..