25 Kasım 2013 Pazartesi

Düş'mek

          Bizim sizinle hiç aynı tastan çorba içmişliğimiz yok bayım. Çorbada yüzen ekmeğin ufalanmasını seyretmişliğimiz de. Kötü kokulu sebzeler bırakıyorum suya akşamüstleri. Bütün evi ağır bir koku kaplıyor pişmeye doğru. Pencereleri açıyorum, ıslak sokak eve doluyor. Mis kokuyor evin içi. Aceleyle bir kahve yapıyorum kendime. Omzuma şal atıyorum, başıma oyalı yazma...  İşte şimdi o kitaplardaki kadınlardan biri oluyorum. -ah bir de omuz silkmeyi öğrensem- Galiba kendimi en çok böyleyken seviyorum. Kimse duymuyor belki ama o sırada bütün evrende " Ey büt-i nev eda " çalıyor. Şal uçuşuyor, ben gülümsüyorum, dünya duruyor olduğu yerde.

Bizim sizinle ortak bir hikayede buluşma ihtimalimiz yok bayım. İtiraf etmek gerekirse bütün ihtimalleri tek tek parçaladım. Şimdiyse aslında hiç yazılmamış bir hikayenin lekesini taşıyorum avuçlarımda. Ben bu dünyanın en korkak gözü karasıyım. Gülmeyin.

Çok şeyi terk ettim buraya gelene kadar. Haykırdığım, ağladığım, kahkahalarla güldüğüm, aşık olduğum...Çok sıkınca ufalanıyor duygular. Geriye isi kalıyor, tozu kalıyor. Yıkıyorsun avuçlarını çıkıyor sonra. Haydi diyorsun, yeni bir hikayeye demir atalım. Ne demir atıyorum, ne uzaktan bakıyorum. Dizlerime kadar girdiğim hikayenin yosunları ayaklarıma değince irkilip kaçıyorum. Sizin kahramanı olduğunuz hikayeler biçiyorum akşam çaylarında, ama ben yokum. Ben o çiçekli elbiseli hikayelere hiç yakışmıyorum bayım. Beni bırakın.


12 Kasım 2013 Salı

bi ters- bi düz

          " yarın yok vazgeç. " üstad böyle başlamış şarkıya. unutmak istediğimiz her şeye bir bir küfretmiş seninin kadifesinde. çöl serabı çocuğum yine canlanıyor içimin sırları dökülmüş aynasında. çamurundan da koy öyleyse, hamurundan da. ben sana abla oldum, kardeş oldum, anne oldum. belki sen uyurken bilmiyordun, seni biraz da ben doğurdum.
          halbuki ben bugün içinde gülmeli şeyler olan cümleler kuracaktım. senin dudağının kıyısına bir tebessüm kondurup resmedecektim rüyalarımda. çok güzel gülecektin sen. bahardan daha bahar olacaktın, yağmurdan daha yağmur. içimin kirli paslı yerleri aydınlanacaktı sen güldün mü. ama sen, ama yani ne güzel de uyudun. büyüyemedin ne güzelde. ne güzeldin sen o en derin uykunda bile. halbuki uyansaydın ben sana çay koyacaktım, hatta belki seviyorsun diye kivi soyacaktım. sen uyudun. uyumak tatlı gelmiş olmalıydı ki kıyamadı Allah da.
          biz mi? biz dünyanın tozlu raflarında olmayacak duaların aminci çocukları olduk. herkesin içine bir özlem bıraktı Tanrı. ben korkumdan sade Tanrı'yı seçtim. sen yoktun, uyuyordun. bilsen ne çok Tufan'dan geçtim.
          hasretle...