15 Eylül 2013 Pazar

su ( s/ç )

        bütün susmalar şahidim benim. susmak dediğiniz ölüm halinin her türlüsünü bilirim. ilmek ilmek dokunmuş acılarım yok. henüz o kadar büyümedim. büyüyorum ya ama, her adımda az daha acı sızıyor tabanlarıma.
          büyük tufanlardan geçmedim, büyük dehlizlerde sevdiklerimi kurban vermedim diye suçluyum. bunca acı varken dünyada anlamıyorsam eğer suçluyum. aç kalmayı bilmediğim için, kursağımdan geçen her sıcak lokma kadar suçluyum. suçumu itiraf edince erdem kapıları da açılmıyor ardına kadar. kendi kendimle iki kelam ettikten sonra tekrar hayatın fırçalanmış tarafındaki yaşantıma devam ettiğim için suçluyum.
          bazen diyorum ki suç olsam keşke. en azından bir duruşu olurdu suçluluğumun. yoksa bu eylemsizlik beni yıkacak. dalgaya dokunan kumdan kaleler gibi yıkılacağım. yıkıldığım kumsala ayak izleri boyanacak sonra. sonra yeni bir dalga... sonra sonbahar gelecek - en sevgilim- ben sanki o dalgayı hiç yememiş gibi yürüyeceğim kuytu bir kentin dar sokaklarında. ellerim ceplerimde olacak, kafam gökyüzünde. çok şeyi anlamak bile istemeyeceğim. mesela buzuki ile bazuka kelimelerinin bu kadar benzer olmasını anlamayacağım. biri çalarken çiçekler açacak çocukların yüzünde, biri patlarsa "bam!". yaşama dair her şey ölecek o zaman. ama yine anlamayacak bizim bulaşık ağızlı siyasi komşular.  sevgisiz büyümüş olacak, yazık.halbuki bir tek kişinin bile öldürüldüğü yerde çiçekler açmaz, buzukiler susar ve çocuklar evlerine çekilip pencereden izler gözü yaşlı baharı.
         içimde bi yer var, susmuyor. susmasın. sizde susmayın.
         sevgiler.

5 Eylül 2013 Perşembe

Mevsimime Değmeyin

          sizi bilmem ama bize sonbahar geldi. hatta biraz kışa öykünmüş olacak ki o güzel şiirlerde adı geçen o sünük ince hırkaları pas geçip direk olarak hepimize kabanlar, montlar, gocuklar giydirdi. galiba gelinlik kızlar gibi naza çekiyor kendini. tamam mevsim, üzülme! ben seni böyle de çok seviyorum. bak mesela ben sana bu satırları yazarken fonda Hozan Beşir Mamak'ın sonbaharından bahis açıyor. Samsun asfaltını da gördük dünya gözüyle. neyse, neyse o başka bir mesele.
          çay ve kahve yönünden de zengin bir mevsim sonbahar. zaten halinde de üstüne çay dökülmüş hissi var. hem puslu hem sepya bir fotoğrafa bakıyorum balkona ne zaman çıksam. annesinden gizli dondurma yiyen ve sırf bu yüzden çabuk çabuk yiyen çocuklar görüyorum. evet devir değişiyor belki ama hala bisiklet tepesinde sümüğünü koluna silen çocuklar bu evrenin bir yerlerinde düz yolda ellerini bırakıp caka satıyor. çocukları seviyorum, uzaktan.
          ruhumda derin olmayan çizikler var. bu bahar iyileşecek biliyorum. evlat edindiğim ölü kelebeğim cam muhafazasından sıkıldı, toprağına sarılacak bu bahar. hele bir ağaçlarda yüzünü dökmeye başlasın, posta kutularında dostlarımın mektuplar açacak çiçekler gibi. öbürlerini pek tanımasam da biliyorum, mevsimlerin de ruhu var.