saat ilerleyince üşümeye başlayıp ananemden kalan hırkayı üzerime geçirdim. sabahki öfkeli halim peydah oldu birden yine. temizlemesi kolay olsun diye her yeri muşambayla kaplanan o eski evi temizlerken '' ananem öleli 4 yıl oldu bu muşambalar hala eskimedi '' diye söylenmiştim, kahırlı. şimdi yine bu hırkaya baktıkça ben beni bildim bileli kullandığı ilaçlar yüzünden kendi kokusunu hiç duyamadığım ananem oturdu ruhumun gölgesine. susup serinlemesini bekledim bi süre. sonra sımsıkı sarılmak istedim, yapamadım. dallarım esnek değildi eskisi gibi. 4 sene yaşlanmak için az bi zaman sayılmaz. yinede ışıltısız, fiyakasız ama gencim. sen görmedin ışıltımın sinsice kayboluşunu. bi sabah uyandığımda yatağın sağ tarafını çoktan terk etmişti. hem bir not bile bırakmadan. iki çift kelamı hak etmemiş miydim bilinmez. sağlık olsundu ama. geçen zaman olmayana olsundu demeyi öğretti. nakış nakış işledi tenime kanaat etmeyi. çekirgenin sıçrayışları tükendi. aşamadığım tepelerin sırtına sırtımı verdim. çok ağladım ben sen yokken. çok güldüm sonra ve önce. çokluğun inceden yürüdüğü azalmayla burun buruna geldim. dua ettim, isyan ettim, emanet canıma binbir zulüm ettim. hiçbir papatyayla konuşmadım sen diye. çiçeklere anlatılacak derdim yok benim! efelendim, kibirlendim, estim, gürledim derken ufalanmaya başladım. şimdi ufalmış ama taneli halimle her rüzgara kanıp savruluyorum. yön duygum oldum olası yok. yanlış aşkların peşi sıra yazdığım hikayeler şahidim. çok şey öğrendim sen yokken. çoğunda biraz ben, biraz sen, biraz evren.
sükunetle özleniyorsun.
toprağı iyi ısıt ki geldiğimizde üşümeyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder