11 Nisan 2014 Cuma

Bahar Budalalığı

          Ben şimdi hangi yağmura çıksam biraz ahmak ıslatan... Yüzeme düşüşünü sevdiğim damlaları tükürür gibi attığında kırılıyorum Rabbim. Ama bil ki en çok kendime. Geceleri korkunca masal niyetine radyo tiyatrosu dinlediğimi kimse bilmesin. Kimse görmesin içten çürüyüşümün bıraktığı yıkımın fiyakasını. Hem zaten o kadar uzun bakamaz ki bir insan bir insanın diğer bir insana, insanca, anca... Bu cümle böylece gözbebeğine bağlanamıyor. Kesip atılamayan parçalar kangren olmuyor sonuçta.
          Mevsim baharı çatırdıyor şimdilerde. Kulağını dayamayı bilsen duyardın tohumun yardığı toprağın çatlayışını. Toprak ki, duymadan dokunmadan sevilmez, kulağında kalsın. Mevsim ince tabanlı ayakkabılarla arnavut kaldırımları hissetme mevsimi. Mevsim tere karışmaya gün sayıyor. Kokular tene karışmaya... Çiğ damlaları görmeyi beklerken çiğ çocukların yere düşüşünü seyretmek düştü hesabımıza. Tam da akasyalar göğeriyor, salkım söğütler ince bir hüzünle yere salıyordu titreyen dallarını. Bahar budalası, parçaları tamamlanamamış bir pinokyoydum galiba. Az daha yontulsam tamamlanacaktım sanki. 
          Düşlerimde daha başka bir hayata yelken açtığımı kimse bilmesin. Yorgun gözlerime yetiremediğim uykulardan güç bela uyanışların sıkıntılı sabahlarını kimse deşmesin.
          Dizlerimin yeşilinden de sorulur muyum öte tarafta?
          Büyük bir kalburda elemek istiyorum ruhumun hastalıklı taraflarını. Bana bende eksik olan ne varsa günah. Ah sizin ziftin peki kalpleriniz, ah bizim çamur karası yıkarsak çıkar yalnızlığımız... bu fasıl bir sona varamıyor Rabbim. Bütün benliğime yayılmadan keselim.
          Gözlerden öpmek diye de bir şey var. Gittim.


- Kütahya-