yüreğim yine ateşten alınıp soğumaya bırakılan tencereler gibi. dibim tutuk, içim yanık, yakam bile sökük baksan. kat kat giyinilmiş bir çıplaklığın kime ne faydası olur ki? olmuyor işte. ne zaman hayatın boğucu koridorlarından sıkılıp " her şey bombok "lu tükürüklerimi salgılasam dönüp tek bir fotoğrafa öylece bakakalırım. çöl serabı bir çocuğun gülümseyişinde ve gözlerinde kaybettiğim her şey, puflayan soba dumanı gibi etrafa yayılır. ölüm kelimesinin ötesine berisine sokuşturduğunuz ego tatminleriniz, törenleriniz ve hatta karanfilleriniz batsın!
görüyor musun çamurlu su telvesi, sahibi olamadığın bir acın var. ve kimsenin anlamlandıramadığı... elimde olsa bütün fotoğraflardan gözlerini kazırdım çocuk. çünkü ben en çok senin gözlerine bakarken kimsesizmiş gibi, çıplakmış gibi kalıyorum. kalakalıyorum.
yum gözlerini çocuk! az daha bakacak olursan bu ikimizi de yıldırır. ve yılmak ölümden daha acılı bir şarkı. bunu en iyi bilenlerden biri de sen değil misin?
öylesin.