30 Ekim 2012 Salı
öyle değil, işte böyle
yazı sevicisiyim ben. elime bi kalem, aklıma üç beş yaşanmamışlık verirsen yazarım deliler gibi. çocukkende böyleymişim. gönderemediğim mektuplarımı üst üste koysam boyumu geçer. kahkahalarla güldüğüm defterler dolusu çocukluğum var. annem örgü, biçki öğren derdi ben kalemi kağıdı alıp kaçardım ordan. en büyük destekçim ise ananemdi. elimde kağıt gördümü dünyayı durdururdu, okusun çocuk diye. kendisinde gördüğü tek eksiğin okuma-yazma bilmemek olduğunun düşündüğünden olsa gerek.. ananem eksiklikleriyle bile tam tamına bir kadındı, nur içinde yatsın. aslında erken uyanırım hep, çünkü küçüklüğümden beri '' öğlen oldu, misafir gelecek'' türünden cümlelerle uyandım. bazen gerçekten öğlen olmuştu, bazense kargalar mamalarına bulaşmamıştı bile. bu bir anne-anane taktiğidir. (sanırım yaşlandığımda bende böyle bir anne olucam.) bilenler bilir, daima geç günaydın derim. çünkü afyonum patlamamıştır, çünkü suratım sirke satmayı bırakmamıştır, çünkü uyandığımda konuşmayı, hemen bişeyler yemeyi, gülümsemeyi ve kavga etmeyi sevmem. onlar sonraki adımdır hep. ilk adım çay ve kahveden geçer. münasip olan, yakışır olan budur bence. binbir hikaye yazar yazar silerim. söylediklerim içimde tuttuklarımın yanında katre. bazen kırmamak, bazen kırılmamak, aslına bakarsan korkup kaçmalarım yüzünden. ne kadar söylersen okadar önemsizleşiyorsun nihayetinde. bir papağanı kimse ciddiye almaz, ama filozoflar öyle mi?! az gidip, uz gidip varırım bi şekilde zirveye. ah bi de kendime takılıp düşmelerim, dizlerim ve yara izlerim olmasa.. yazgıya inanırım. yani labirentteki fare bi şekilde bi yere varır. çıkışı bulamadıysa ve çabalamayı bırakırsa yazgısı labirentte kalmaktır. yazgıya inanırım ama hayatın daima bi b planı vardır. ayık olmakta fayda var. laf arasında laf sokuşturmayı da severim, bu da benim zavallı küçük lanetim. tahammül edilemez değilim, öyle olsa annem-babam bırakırdı cami avlusuna. ama değişip dönüşen ruh halim güzellikler yanında zırvalıklar da vaad edebilir. ve size bir tavsiye, bir insanı sevmek istiyorsanız kardeşinden dinlemeyin. :)
29 Ekim 2012 Pazartesi
keşke ben kursaydım dediğim cümleler -1-
belki de şimdi birileri bizi seviyor uzakta, bir gun birbirini sevecek ( Ceyl'an Ertem)
Alışmaktan korktuğun için; dokunmaktan vazgeçtiğin insanlar vardır. ( La fille sur le pont )
Hukuk iktidarların fahişesidir! ( Bakunin )
"Size zamanını ayırmayan birine, asla kendinizi harcatmayın.." ( C. Bukowski )
Gerçekten seven bir kadın, kendisine ödenmesi gereken bir bedel yada hakkı saydığından verdiği acılar için hiçbir rahatsızlık duymaz. ( Zeki Demirkubuz )
O kadar özgür varlıklarız ki, kendimizi zincirlemeyi dahi seçebiliriz. (? )
İnsan doğunca süt kokar, ölünceyse leş, demek ölene kadar kötülükle doluyor içimiz: Erkan Oğur (telvin belgeselinden)
Her halk kendi diktatörünü süpürse dünya tertemiz olur. ( Faruk Kaya)
yeni başlayanlar için tarih: sırasıyla ateşi, yazıyı ve korkudan kitap yakmayı bulduk... (Vedat Özdemiroğlu )
"Biri ölür üzülmezsiniz, sonra sandalyeye asılı hırkasını görürsünüz, o hırkanın duruşu kalbinize oturur." (Nuri Bilge Ceylan )
Sevgisizlik bu kadar öne çıkmamalı diyorum. Yoksa, ne olacak, o da insanın bir yanı.. ( Cemal Süreya )
24 Ekim 2012 Çarşamba
bi bardak sıcak çay çözer düğümleri bir bir
yapılabilecek en doğru şeyi yapıp bi bardak çay içtim. hepsi bu. yanlış cümleler kurdum ve sözcüklerin geri alınma lüksü yok. olmayacak şeylere kızıp yanlış kişilere patladım ve bu patlama gerçekten buuuummm diye oldu. yüzüme çarpan gerçekler ve yüzüme çalınan soğuk havalarla yaşamaya alışıyorum. soğuğu sıcaktan daha çok severim, gerçeği yalandan.. ama bazı gerçekler acıtmıyor adeta kanırtıyor birşeyleri. ne diyebilirim ki üzgünüm işte. ağlamaktan kirpiklerim avuçlarıma mı dökülsün yani. yok öyle hikaye! üzüldüyseniz, kırıldıysanız, onarılmıyorsa da artık parçalarınız çay için, geçer.
bu kadar.
bu kadar.
9 Ekim 2012 Salı
bugün dokuz ekim diye
doğum günüme istinaden birşeyler karalayayım dedim. ayıp olmasın annemin ağrılı sızılı geçen gününe, benim güzel dünüme.. öyleyse şöyle söyleyeyim;
uçurtma uçurmayı, terliyken su içmeyi, kahve telvesi parmaklamayı ve ayıplanmamayı.. yüzüme her rengi yakıştırmayı ama karartmamayı.. insanları sevmeyi ama abartmamayı.. ağlamayı, gülmeyi ama fişi çekilmiş buzdolabı gibi bakmamayı.. toprağa basmayı, toprağı hissetmeyi ama çamurlaşmamayı... balonların yalanlardan daha çok olduğu bi dünyayı.. çocuklaşmaktan utanmayan insanlarla dolu parklarda oynamayı..koşulsuz sevmeyi-sevilmeyi.. ve daha birsürü şeyi bir arada istedim. hayal ettim. beraber paylaştığımız iyi-kötü-güzel-çirkin anlar için teşekkür ederim. birşey olacaksa hep beraber olsun. biraz senli biraz benli... sevgiler.
ha bi de sevgili john iyi ki doğduk! :)
uçurtma uçurmayı, terliyken su içmeyi, kahve telvesi parmaklamayı ve ayıplanmamayı.. yüzüme her rengi yakıştırmayı ama karartmamayı.. insanları sevmeyi ama abartmamayı.. ağlamayı, gülmeyi ama fişi çekilmiş buzdolabı gibi bakmamayı.. toprağa basmayı, toprağı hissetmeyi ama çamurlaşmamayı... balonların yalanlardan daha çok olduğu bi dünyayı.. çocuklaşmaktan utanmayan insanlarla dolu parklarda oynamayı..koşulsuz sevmeyi-sevilmeyi.. ve daha birsürü şeyi bir arada istedim. hayal ettim. beraber paylaştığımız iyi-kötü-güzel-çirkin anlar için teşekkür ederim. birşey olacaksa hep beraber olsun. biraz senli biraz benli... sevgiler.
ha bi de sevgili john iyi ki doğduk! :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)