21 Haziran 2011 Salı

içimin yüzü

çirkin savaşlar gördüm. ölümü kullandılar gözümün önünde. bilmem kaç puntoyla yazılmış nefret kokan kelimeler gördüm. ağlayamadım bile, yalnızca öldüm. bir çocuk gördüm düşümde, yüzümün ayrıntılarını inceler gibi bakan. baktıkça kendime döndüm.  uykularımı parçaladılar, kabusa gebe rüyalar gördüm. sindim, sessizleştim. sonra siyah bir torbaya doldurdum tüm hüzün cümlelerini,  attım en güzel yerinden dünyanın. mutlu yalanlar yüklü kelimeler uydurdum. çarpıkta olsa gülümsesinler istedim. çok kızdım bazen kötüler silinsinler istedim.  düşümdeki ölü çocuğa heybetsiz cümleler yazdım, bazen altını çizdim, bazen üstünü...sırf kırılmasın diye çocuk onuru. o gidince bi tarafımı hep aynı yaşta bıraktım, herkese inat bi yerimde saf temiz çocuk kaldım... her özlemimde içimdeki ufaklığı kandırdım '' bakkala gitti, biradan gelir'' yalanıyla uykuya daldım.  özlediklerim hiç geri gelmedi, kimi gerçekte öldü kimi yürekte. ben şen kahkahalar attım çirkin savaşlarda yenilmemek için. ta içimde sakladım onları, kimseler görmedi. her gün yüzüme savaş boylarını sürüp güneşim uğruna cenk ettim, ama her gece silip yüzümü yatağıma tertemiz girdim...

yahu ne bu arinna?

bin kere duydum bu soruyu, bin kere cevapladım usanmadan. arinna güneşim demek. eski hitit güneş tanrıçası olur kendileri, adaletin simgesi... güneş tüm karanlıkta kalanları aydınlığa kavuşturdu diye adaletin simgesi olmuş. öyle naif, öyle güçlü, öyle kadınmış. öylesine bir tanrıçaymış... karanlık kuyulara güneşi doğurmak için belki, belki az biraz gülümsetmek için güneş girmemiş bedenleri, ya da sadece kendimi temizlemek için, aydınlatmak için içimi. ben arinna'yı seçtim. arinna için milyonlarca yıldızdan geçtim...